2022’nin son Kreşendo sayısından merhaba! Kreşendo’nun Ekim 2021’de yayın hayatına başladığı düşünülürse, geçtiğimiz yıl epey uzun bir yol aldık diyebiliriz. Ekim-Haziran arasında, dile kolay, 37 sayı paylaştık sizinle, Ezgi’nin genel yayın yönetmenliğinde. Yeni Bir Tarih kapıları mı açmadık, birbirinden ilham verici müzisyenlerin Portreler’ini mi çıkarmadık, Nota Defteri köşesinde müzik teorisi bilgilerimizi mi tazelemedik, sinemadan, edebiyattan örneklerle Müzikli Şeyler’e mi yelken açmadık… Yeni yılda Beats by Girlz Türkiye web sitesinde geçmiş sayılarımızla özlem giderebileceğiniz mini bir Kreşendo arşivi hazırlığındayız, takipte kalın derim mutlaka. Gelecek, son durak 🚀 Gelecek temasının son sayısına geldik öte yandan. Yazar ekibimizle bu ayın içeriklerini geliştirirken de fark ettiğimiz gibi, gelecek üzerine düşünmek hem geçmişi hem de şimdiyi kapsayan bir eylem esasen. Nelerin hayalini kuralım ve o hayalleri nasıl gerçek kılalım dediğimiz noktada, hem olup biteni hem günceli irdelemek kaçınılmaz. Buradan hareketle, sizi selamladığım her hafta ayrı bir telden çaldım gibi hissettim geriye dönüp bakınca. İlk sayıda biraz panik halde şimdiyi yaşıyordum, bir anda gelecek ihtimallerine dalmak korkutucu gelmişti. İkinci sayıda güzel bir nostalji sardı; Kreşendo özelinde bile nasıl yol kat ettik, umut olabiliyor insanın içinde işte, dedim. Bugünkü sayımızı tanıtırken ise, içimi kıpır kıpır eden bir harekete geçme isteği taşıyorum. Umarım bülteni okuyan sizlere de bu heyecanı biraz olsun geçirebiliriz. | Algoritma mı yumurtadan, yumurta mı algoritmadan? 2022’nin son aylarında aramıza yeni katılan iki yazarımız Öykü ve Olcay’ın kalemi eşlik etti bugünün bültenine. Yıl boyunca dinlediğimiz sanatçıların, şarkıların listesini paylaşmaya can attığımız bir dönemde belki de aklınızın bir köşesinde zaten yer etmiş olan, dijital platformlarda müzik dinleme ve üretme pratiklerini inceledi öncelikle Öykü. Müzik önerme algoritmaları özellikle toplumsal cinsiyet bağlamında nasıl bir “yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan” etkisiyle eşitsizlikleri yeniden üretebiliyor ve bu işin geleceğine nasıl bakıyoruz, beraber kafa yormak için güzel bir fırsat oldu. | Gözde Sivişoğlu ile Sohbet Muhabbet Olcay ise Gözde Sivişoğlu’nu konuk ettiği Sohbet Muhabbet köşesinde, kültür sanat yöneticiliği alanının inceliklerine davet ediyor sizi. Akbank Sanat Kültür Sanat Organizasyon Yöneticisi olarak sürdürdüğü kariyer yolculuğunu kendi ağzından dinlemek, çalışma alanının geleceğine bakışını keşfetmek derken, oldukça keyifli bir söyleşi çıktı ortaya. Gelecek Buraya Gelecek! 🎧 Son olarak, özlenen çalma listelerimizden biriyle karşınızdayız: Ekipçe bizi geleceğe çağıran üçer şarkı seçtik sizin için bu hafta. “İnsan gelecekten ne çok medet umar, ben de farklı değilim” diyen Simge Pınar’ın Güzel Şeyler şarkısıyla açılan liste, bakalım sizi nerelere sürükleyecek. Seneye görüşürüz! Keyifli okumalar, keyifli dinlemeler, Şebnem Adıyaman | Algoritma Ekseninde Müzik Üretmek ve Dinlemek Selam Kreşendo okurları, Ben Öykü. Geçtiğimiz ay BBGz Türkiye Festivali’nde tanıştığım bu oluşumda ve bu süper insanların arasında ben de olsam ne güzel olur diye düşünürken, şimdi ilk Kreşendo yazımın ilk satırlarını yazıyorum. İlk yazım için biraz boyumdan büyük bir işe mi kalkıştım acaba düşüncesindeyim aslında. Çünkü çözümünün bir ayağının kocaman ve pek tabii para odaklı şirketlere bağlı olduğu bir sorun üzerine yazıyorum: Konumuz streaming platformlarının şarkı önerme algoritmaları ve bu algoritmada var olmaya çalışan kadın müzisyenler. Bu platformların müzisyenlere ve dinleyicilere göre konumu, müzik endüstrisinde yarattıkları bazı problemler ve olası çözümlerine değinmek istedim. Hazırsanız başlayalım! Dijital yayın platformları kimi açılardan hem dinleyicinin hem müzik üreticilerinin işini kolaylaştırdı diyebiliriz. Müzisyenler için dinleyiciye seslenmek, arada bir bağ kurmak, aradığı kitleye ulaşabilmek bu platformlar sayesinde artık çok daha kolay. Bunun yanında artık müziğini kaç kişi dinlemiş, ne kadar dinlemiş, kim dinlemiş gibi verileri tek tuşla sunan bir kaynak var ve bu verileri dikkate alıp hedeflediğin yere gidebilmek için müziğinde, temsilinde nasıl oynamalar yapman gerektiği hakkında bir rota çizmek mümkün. Sağladığı her türlü avantajın yanında bu platformlar artık müzisyenler için sürekli bir gelir kaynağı… Ya da öyle mi gerçekten? Şarkıcı, söz yazarı, çellist ve besteci Ayanna Witter-Johnson platformların sağladığı gelir mevzusuyla ilgili açıklamasında şöyle diyor: “Bir dinlemenin bize getirisi £0.003, bu da demek oluyor ki benim sadece geçimimi sağlayacak kadar kazanmak için milyonlarca kez dinlenmem gerek. Maalesef gelirin büyük kısmı bağımsız sanatçılara gitmiyor. Aslan payı müzik endüstrisini ayakta tutan sanatçılara değil, streaming platformlarına kalıyor.” Peki sanatçılar streaming platformlarından bu kadar az kazanıyorlarsa nasıl geçiniyorlar? Sanatçı için asıl sistemin çarklarını döndüren konserler, turneler, festivaller gibi duruyor. Ama bir organizatör sanatçıya “haydi gel festivalimizde sahne al” demeden önce neye bakıyor derseniz, en büyük etkenlerden biri yine streaming sayıları... Sektörde varlığını sürdürebilmek için dinlenme verilerine duyulan ihtiyaç, sanatçıyı dijital platformlarla bir tür aşk-nefret ilişkisine sürüklüyor. | Görsel: Getty Images/iStockphoto | Dinleyici için artık müzik dinlemek daha kişisel, daha ulaşılabilir, daha keşfe açık ve sosyal ama aynı zamanda biricik bir deneyim. Artık kendi sınırlı arşivimizin dışında bir şarkının hissiyatlarına ansızın kapılıp gidebiliyor, yeni favori şarkımızın bulunduğu albümün dehlizlerine dalarken yakalayabiliyoruz kendimizi. Algoritma bizi platformda vakit geçirdiğimiz süre boyunca takip edip, sonsuz seçenekler arasından bize uygun olduğunu düşündüğü besteyi kulaklarımıza gönderiyor. Sevdiğimiz şarkı bittiğinde önümüze daha önce hiç duymadığımız başka bir tane servis ediyor. Platformun bize bu şarkıyı önermek için mutlaka bir sebebi olmalı, ama ne? Streaming platformları ne dinlemek isteyebileceğimiz hakkında fikir yürütmek için iki ana yöntem kullanıyor –içeriğe dayalı filtreleme ve iş birliğine dayalı filtreleme. İçeriğe dayalı filtrelemenin çalışma prensibi aslında basitçe şu: Algoritma dinleyicinin karşısına hali hazırda dinlediği türlerde, dinlediği şarkılara yakın sözlere veya enstrümantasyona sahip, hatta belki benzer akor dizilimlerinde şarkılar çıkarıyor. İş birliğine dayalı filtreleme ise daha etkili bir bir yöntem olsa da ortalığı biraz daha karıştırıyor. Bu filtreleme şekli dinleyiciyle benzer müzik zevkini paylaşan kullanıcıların ne dinlediğini inceleyip, burdan yaptığı çıkarımlara göre önerilerde bulunuyor. Bu yöntem insan-teknolojiden ziyade insan-insan arası bir ilişkiye dayandığından doğal olarak kullanıcıyı daha çok memnun ediyor. Her dinleyici algoritmayı kendi tercihleriyle besliyor ve aslında uzaktan da olsa birbirleriyle etkileşimde oluyorlar. Buraya kadar her şey tamam gibi. Sorun ne derseniz, algoritmayı besleyen dinleyicilerin yaptıkları seçimler çok da dengeli bir cinsiyet dağılımına sahip değil. Bugünün Spotify istatistiklerine göre dinleyici, önerilere bağlı kalmadan kendi seçimlerini yaptığında dinlediği müziklerin %22.8’i kadın sanatçıların eserlerinden oluşuyor. “Haftalık Keşif” listelerine girdiklerinde ise bu oran %17.1’e düşüyor. Dolayısıyla bu dağılımdan öğrenen algoritma da, bu orana yakınlıkta cinsiyetlendirilmiş önerilerde bulunuyor. | Bu durumda tamamen dinleyiciyi suçlamak, “Neden kadın müzisyen dinlemiyorsun?!” demek de biraz insafsızlık olur sanki. Sonuçta içinde bulunulan kısır döngü sebebiyle, kadın müzisyen dinleme oranının düşüklüğü sadece dinleyicinin sosyal çevresi veya toplumsal bilinciyle değil, platformun ona önerdikleriyle de yakından ilişkili. Kimsenin bireysel müzik dinleme deneyiminin sistemi bu derecede etkilediğinin farkında olduğunu sanmıyorum. Streaming platformlarının cinsiyet eşitliği prensibiyle çalışmadığı açık olan algoritmalarının tam olarak nasıl işlediği hakkında Utrecht Üniversitesi’nden Christine Bauer kapsamlı bir çalışma yapmış. Bauer, sanatçılarla röportaj yaparken en çok yakındıkları konulardan birinin endüstrideki cinsiyet eşitsizliği olduğunu fark etmiş. Bunun üzerine endüstrideki bu sistematik eşitsizliğin daha eşitlikçi bir ortam gibi görünen dijital yayın platformlarına da tezahür edip etmediğini merak ederek araştırmasına başlamış. Bauer ve ekibi fark etmiş ki, platform önerilerde bulunmaya başladığında kadın müzisyenlerin eserlerinin önerilmesi ortalama yedinci, sekizinci sıraları buluyor. Bu demek oluyor ki, ipler uygulamanın ellerine bırakıldığında, bir kadının eserine denk gelebilmek için yaklaşık 20-25 dakika beklemek gerek. Sistemin cinsiyet eşitliği gözetmeden yürüttüğü çalışma prensibinin yanında bir sıkıntılı noktası daha var. Daha önce bahsettiğim filtreleme yöntemlerinden yola çıkarak da fark edebileceğimiz gibi, popüler olan şarkıyı algoritma tekrar tekrar önerirken ve dolayısıyla bu şarkıya ilgi çığ gibi büyüyerek popüler olan daha da popülerleşirken, varlığından belki algoritmanın bile haberinin olmadığı şarkılar bir köşede sessizce keşfedilmeyi bekliyor. Bauer ve ekibi bu sorunu çözmek için çok basit bir yol denemişler. Yine iş birliğine dayalı filtreleme kullanan bir algoritma oluşturup, bu algoritmanın önereceği erkek sanatçıları birkaç basamak alta göndermişler. Ve algoritma daha fazla kadın sanatçı önermeye başladıkça, dinleyicilerin de daha fazla kadın sanatçı dinlemeyi tercih etmeye başladığını, geri besleme döngüsünün kırıldığını görmüşler. Hatta bu algoritma çalışmaya devam ettikçe dinleyicilerin tercihleri de daha eşit bir dağılıma ulaştığından, bir yerden sonra erkek sanatçıların önerilme sırasına müdahale edilmese bile algoritma yeni tercihlere adapte olup kendi kendine daha eşit bir öneri döngüsüne girmiş. | Bu araştırma adil bir öneri sisteminin kurulabileceğini göstermiş olması ile harika bir değişimin başlangıcı olabilir. Ama platformlar algoritmalarını kara kutu olarak tutmaya devam ettikçe dışarıdan etkili bir müdahale çok da mümkün görünmüyor. Bu açıdan bakınca söz konusu adaletsizliğe çözüm getirecek en büyük etkenlerden biri şeffaflık. Nasıl çalıştığını kimsenin tam olarak bilmediği bir sistemin neden adaletsiz olduğunu ve nasıl adil hâle getirilebileceğini de kimse bilemez. Biz bireysel olarak ne yapabiliriz dersek, aslında yapabileceğimiz en iyi şey dinlemek. Gözden uzak kalmış kadın sanatçılara kulak vermek, onları elimizden geldiğince görünür kılmak ve paylaşmak. Günün sonunda biz de bu besleme döngüsünün bir parçası değil miyiz? Biz dinledikçe bu sanatçılar belki sahnelerde, festivallerde kendilerine yer bulacak, üretime devam etmek için ihtiyaç duydukları gelir ve motivasyona kavuşacaklar. Bu dijital dayanışma kültürüne Türkiye’den güncel bir örnek, kendisi de liste çarklarının dışında bırakılmayı dert edinen bir müzisyen olarak, Seda Erciyes’in başlattığı We’re Here (Buradayız) çalma listesi. | Seda Erciyes küratörlüğünde her hafta güncellenen We're Here çalma listesi | Bu kusurlu teknolojiyi dönüştürdüğümüz eşit ve mutlu günlerde buluşmak dileğiyle, hoşçakalın ve şimdiden mutlu yıllar! | Merhaba, ben Olcay! Yeni yıla azıcık bir zaman kalmışken, geleceğin umut ışıkları fışkırmasını isteyen pıtırcık kalbimle ve belli belirsiz heyecanlı bir geri sayımla sizi selamlıyorum. Gelecek temasının son sayısında, Akbank Sanat Kültür Sanat Organizasyon Yöneticisi Gözde Sivişoğlu’nu tanıdığımız ve kültür sanat yönetimi alanına dair bolca ilham aldığımız bir sohbet gerçekleştirdik. | Hikâyesine Galatasaray Üniversitesindeki öğrencilik yıllarında, festival komitesi başkanlığı ile başladığını söyleyebiliriz. Lisans eğitiminde ve Bilgi Üniversitesinde Kültür Yönetimi yüksek lisansındayken festival nasıl yapılır? sorusuna karşılık edindiği amatör tecrübelerle sorularını ve meraklarını çoğaltarak yolculuğuna çıktığını görebiliriz. 2012 yılından itibaren ise, müzik endüstrisindeki ilk profesyonel adımlarının yarattığı heyecanla, çok büyük bir okul olarak gördüğü Pozitif Müzik’te 9 yıllık bir çalışma hayatına başlamış. Sanatçı ağırlama sorumlusu olarak başladığı kariyer yolculuğunda, prodüksiyon yöneticiliği, sponsorluk yöneticiliği, proje ve festival yöneticiliği gibi bir çok alanda deneyim kazandıktan sonra, 2017 itibariyle Pozitif’te Akbank Caz Festivali Direktörü olarak görevini üstlenmiş. Son 2 yıldır ise bu kez Akbank Sanat Kültür Sanat Organizasyon Yöneticisi pozisyonunda festivalin direktörlüğünü üstlenerek, 32 yıldır iş birliği içinde bulunan bu iki kurumda aktif rol almış. Yaklaşık 12 yıldır festivalin içinde yer almaktan ve kendi deyimiyle festivalle birlikte büyümekten dolayı ne kadar şanslı hissettiğini dile getiriyor bir yandan. 32. Akbank Caz Festivali gibi çeşitli ve dolu dolu bir programı oluştururken izledikleri yolu sorduğumuzda; her sene farklı mekânlarda, farklı komüniteleri misafir etmeyi çok önemsediklerini söylüyor. Yürüttükleri projeler için uygun olabilecek her sanat dalını, yeni iletişim aracını ve en önemlisi dünyanın bize hissettirdiği mesajları bir araya getirmek için çalıştıklarının altını çizmekte. Yakın zamanda Türkiye’de onu heyecanlandıran projeler dendiğinde ise ilk aklına gelen örnekler Ayvalık Film Festivali, Bergama Tiyatro Festivali, WOW Dünya Kadınlar Festivali İstanbul ve Beats by Girlz Türkiye Festivali oluyor. | Kendisini dünyada olup bitenlere dair duyulan bir merakla zinde tutmanın, profesyonel anlamda onu motive eden, besleyen ve tekrar acıktıran alanlarla iç içe olmanın öneminden bahsediyor ayrıca. “Bence her şeyin temelinde merak ve yenilik heyecanı var. Ayrıca, hem iş hem kişisel seyahatlerimde ülkelerin müzik kulüplerine, festivallerine, plak ve kitap dükkânlarına mutlaka uğruyorum.” Akbank Sanat kapsamında yürüttüğü 2 proje daha var; Akbank Kısa Film Festivali ve Akbank Çocuk Tiyatrosu. Bu nedenle merakı sadece müzikle sınırlı kalmıyor –kısa ve uzun metraj sinema, çocuklarla ilgili ilham veren her türlü kültürel etkinlik de kapsama alanında yer alıyor sıklıkla. Kültür sanat endüstrisinde organizasyon ve yönetim sahasında çalışan insanların emeğinin, sahne ışıklarının altında yer alanlara kıyasla daha az görünür olduğu varsayımımıza katılmakla birlikte, bu konuda değişimin ayak seslerinin kesinlikle duyulduğunu söyleyerek başlıyor cevabına. Bu alana dair unutulmaması gereken bir nokta olan, ekip çalışmasının gücüne de dikkat çekiyor ayrıca: “Festival, organizasyon her zaman bir ekip işidir. Ekipler birbirine bağlı oldukça bu emekler mutlaka görünür oluyor. Zamanla bu işin öncelikle kendine inanmak ile ilgili olduğunu anladım. Siz onları gerçekten görünür kılmaya başlıyorsunuz, eğer doğru bir iş yaptığınıza inanıyorsanız.” | Fotoğraf: Can Görkem Halıcıoğlu | Müzik endüstrinin organizasyon tarafına doğru kariyerini şekillendirmenin aslında herhangi bir yaratıcı alandan pek farklı olmadığını, bu hayale sahip olanlar için disiplin sınırı koymaksızın ilham aldıkları alanları beslemenin her zaman en önemli kaynak olacağına değiniyor. Bunun yanı sıra, her kariyer basamağının çok değerli olduğunu, çünkü en iyi öğrenmenin en detay işlerde başladığını ve bu yolda gidildiğinde genel resmin de zamanla ortaya çıktığını anlatıyor. Geçmişte birbirinden apayrı gibi görülebilen müzik, teknoloji ve toplumsal cinsiyet gibi alanları sistemsel bir bakış açısıyla birlikte ele almanın, artık her alanda olduğu gibi kültür sanat dünyası yöneticilerinin de merceğinde olduğunu dile getiriyor. Onu bu değişimlere dair umutlandıran en önemli faktörlerden biri ise, sektörde gittikçe daha çok söz sahibi olan genç ekiplerin varlığı. Geleceğin, Gözde Sivişoğlu’na çağrıştırdığı üç kelimeyle hepimiz mest olabiliriz; umut, hayaller ve başarı. Bu üç kelime bana, “ııh hayır gerçekleşmeyecek!’’ demeden, öncelikle düşlemeye başlayarak ve bir adım atarak hayallerimizin önündeki perdeleri teker teker kaldırabilme potansiyelini hatırlattı. Tam da yeni yıla girmenin eşiğindeyken içimizi pır pır ettirecek başka ne olabilir ki? | Kreşendo ekibi müzik çantalarını açtı ve 2023'e doğru yol alırken kulaklarında çalan şarkıları sizin için derledi. Kim umudunu besleyen şarkılara sarılmış? Kim dünyanın hâllerine, kim kendi duygu durumlarına dalmış? Kim olduğu yerden memnun, kim yeni yollar peşinde? Bu listelerin keyfi en iyi “bu yazar neden bu şarkıyı seçmiş ya?” diye düşüncelere dalarken çıkar, bizden söylemesi. 🎧 Hemen dinlemek için sizi buraya alalım. | |